• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
PARA VE OYUNCAKLAR
Üyelik Girişi
Site Menüsü
Site Haritası
Takvim
OYUNCAK VE PARAYA DAİR

Bir Oyuncak Tutkunu: Cumhur Sönmez

Bir Oyuncak Tutkunu: Cumhur Sönmez

Röportaj: Gülderen Bölük

Çocuğun büyük bir keyif alarak oynadığı oyunlar, sadece basit bir eğlence gibi görülse de bundan çok daha ötedir. Çocuğu bedensel, duygusal ve zihinsel olarak geliştiren oyunlar, aynı zamanda onları sosyal yaşama hazırlayan ilk provalardır. Bu bakımdan oyuncaklar,  çocuğun gelişimi için son derece önemli nesnelerdir.  Peki, sadece onlar için mi kıymetlidir?  Ya yetişkinler?  Bu koca insanlar için oyuncaklar ne anlama gelir? Türkiye’de oyuncak koleksiyonu denince ilk akla gelen isimlerden olan Cumhur Sönmez’le bu konular hakkında söyleştik.

GB – Sevgili Cumhur, bu ayki dosya konumuz “Oyun ve Oyuncaklar” olunca, ilk aklıma gelen isim sen oldun. Çünkü senin oyuncak koleksiyonunun ne kadar zengin olduğunu biliyorum. Koleksiyonunda yabancı ülkelerin oyuncakları da var ama ağırlıklı olarak Türk 0yuncakları topluyorsun değil mi?

CS – Evet, koleksiyonumda çok değişik ülkelerin oyuncakları da mevcut. Ancak ana konum Türk malı oyuncaklar.

GB –Toplam ne kadar oyuncağın var biliyor musun? Hiç saydın mı?

CS – Hayır. Hiç saymadım. Tasnif yaparken sayma şansım olacak.

GB – Aşağı yukarı tahmin edebilir misin?

CS – Binlerle ifade edebilirim.

GB – Geçmişten kalma bir oyuncağı, konuyla ilgisi olmayan bir kişiye göstersek, onun hakkında konuşacağı şeyler genelde sınırlı olacaktır. Ancak aynı oyuncak hakkında sen çok şey söyleyebilirsin. Mesela bu oyuncak hakkında (fotoğraftaki Ankara keçisi) bize neler anlatabilirsin?

CS – Bu Ankara keçisinin oyuncağı, karışık malzemeden üretilmiş. 1950’lerde satıldığını biliyorum. Bu oyuncağın önemi şu; Ankara keçisinin aslı bile çok az kaldı. Türkiye’de nesli tükenen bir hayvan. O yüzden yok olan bir türün, nadir çıkan bir oyuncağı. Ankara keçisi kalmadığı gibi, Ankara tavşanı da kalmadı, Ankara kedisi de. Bu kadar varlığı yok ettiğimizi görmek çok acı bir şey.

GB – Haklısın. Bize biraz koleksiyonun hakkında bilgi verir misin? En eski oyuncağın hangi yıllara ait?

CS – En eskisi 1800’lerin sonuna kadar uzanıyor.

GB – Son sınır diye bir şey var mı, yoksa günümüz oyuncaklarından da topladıkların var mı?

CS – Oyuncak sanayiinin Türkiye’de kaybolmaya başlaması 1970’lerin sonu. Dolayısıyla ben de koleksiyonumu 1970’lerin sonuna kadar getiriyorum. Ama geriye doğru bir sınır yok. Oyuncakları kategorize edecek olursak da; benim koleksiyonumda hem seri üretilmiş ve hem de özgün oyuncaklar var.  Malzemesine göre; teneke, tahta, kâğıt, karton, plastik, toprak, alçı, karışık malzemeden üretilmiş oyuncaklar şeklinde ayırabiliriz.

GB – Kâğıt oyunları biraz açar mısın?

CS – Kâğıt ve kutulu oyunlar; eskiden evlerde hem çocukların hem büyüklerin oynayabileceği oyunlardı. Artık çok az tercih ediliyor. Kutululara örnek verecek olursak; kızmabirader, tombala, ördek oyunu, trafik oyunu, konuşan robot, elektronik bilgi oyunu, maç oyunu, at yarışı. At yarışı deyince, ayrıca kâğıt olarak da at yarışı oyunu vardı. Özellikle yılbaşında çok satılırdı.  Aile fertleri ya da orada bulunanlar bir birleriyle yarışırlardı. Ayrıca kâğıt maskeler, çikletlerden ve çikolatalardan çıkan kartları da kâğıt oyuncaklar arasında sayabiliriz.

GB – Oyuncaklarını ne şekilde, nerede saklıyorsun?

CS – Şu anda çok düzenli bir sergi düzenim mevcut değil. Çeşitli dolaplar, kutular, odalar gibi saklama yerlerim var.

GB – Peki en sevdiğin oyuncaklar hangisi?

CS – Ayrım yapabileceğimi sanmıyorum. Hepsinin yeri ayrı.

GB – En değerli oyuncakların hangisi?

CS – Buna da cevap vermem zor. Hepsi çok değerli.

GB – Anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı?  diye sorsaydım, diğerinin alınma olasılığından dolayı cevap vermek zor olurdu ama inan bana,  hiçbir oyuncağın sana gönül koymaz. Bazıları mutlaka daha değerli olmalı. Bu değerin, onu almak için verdiğin parayla orantılı olmadığını biliyorum. Kimisi zor bulunduğu için, kimisi senin çocukluğunda sahip olduklarına benzediği için veya değişik sebeplerle de olsa diğerlerinden biraz daha öne çıkıyor olmalı, ne dersin?

CS – Daha önce bu soruyu hiç düşünmemiştim. Ama şöyle cevap verebilirim, bir zamanlar kurşun asker lotundan, kurşundan üretilmiş Atatürk’ün mareşal portresi çıktı. Benim için bu çok değerlidir diyebilirim. Ama bana sorsan ki bir sel olacak, hangi oyuncaklarını kurtarırsın diye, çok zorlanırım, seçemem.

GB – Yani duygusal bağın yok öyle mi?

CS – Bilmem, sanırım var.

GB – Peki ara sıra açıp oyuncaklarını inceliyor musun, bakıyor musun?

CS – Oraya yakın bir yerden geçiyorsam bakarım, bir on dakika geçiririm, burada ne varmış diye

GB – Nerden geçiyorsan?

CS – Oyuncakları çok değişik yerlerde saklıyorum, söylediğim gibi, mesela odanın önünden geçiyorsan bir girip bakarım.

GB – Evinde mi?

CS – Ev, büro, tavan arası, bazen bagajda, her yerde olabilir. Dolaplarda, sandıkta.

GB – Bir tencerenin kapağını açsak, içinden oyuncak çıkabilir mi?

CS – Çıkabilir, unuttuysam.  (Gülüşmeler)

GB – Peki sana bir şey soracağım, diyelim ki bir oyuncaktan iki tane var diğerini verir misin?

CS – Vermem niye vereyim, takas mı, ne için vereceğim?

GB – Mesela yeğenin dedi ki dayı bu oyuncağı bana ver, verir misin?

CS – Ama çok mu eski, yeni mi?

GB – Eski olursa vermezsin de yeni olursa verir misin?

CS – Bilmiyorum oyuncağına bağlı.

GB – Peki iki değil de üç tane varsa verir misin?

CS – Onun da rengi farklıdır. (Gülüşmeler)

GB – Dünyada koleksiyonculuk çok yaygın ve koleksiyonerler çok örgütlüler. Nedense bizde bir araya gelmek konusunda sıkıntı çekiliyor. Ve sanırım üyesi olduğumuz Koleksiyon Kulüp en fazla üye sayısına sahip olanlardan biri.  Sence Türkiye’de kaç tane oyuncak koleksiyoncusu vardır? Bir araya gelme şansınız oluyor mu?

CS – Bu yorumlarına katılmamak elde değil.  Türkiye’de benim tanıdığım ve bahsini duyduğum ve bir çırpıda aklıma gelen 10 – 15 koleksiyoncu var. Muhakkak daha fazla vardır. Bu sayılar şüphesiz ki gelişmiş ülkelerle kıyaslanamaz bile.

GB – Peki Cumhur bir müze açmayı düşünüyor musun?

CS – Sanırım her koleksiyoncu kendi hedeflerine göre topladıklarının bir müzede yer almasını ister. Ben de kendi koleksiyonumdan oluşan bir müzenin olmasını isterim.

GB – Ülkemizde dört tane oyuncak müzesi var. İlki 1990 yılında Prof. Dr. Bekir Onur tarafından kurulan Ankara Üniversitesi Oyuncak Müzesi, diğeri Sunay Akın’ın İstanbul’daki müzesi. İzmir’de de iki müze var. Birisi arkeolog Musa Baran tarafından Bademler köyündeki Çocuk Oyunları ve Oyuncakları Müzesi ve İzmir Konak Belediyesi Ümran Baradan Oyun ve Oyuncak Müzesi.

Ne düşünüyorsun bu müzeler hakkında? Eğer bir müze açacak olsan, bu saydığımız müzelerden farklı neler yaparsın? İçeriğinden, sunumuna kadar…

CS – Ülkemizde ilk oyuncak müzesi belirttiğin gibi Prof.Dr. Bekir Onur tarafından kuruldu. Bu müzenin benim açımdan ayrı bir yeri var. Kendisi çok büyük özveriyle, çok zaman ve de emek harcayarak bu müzeyi oluşturdu. Birçok oyuncak üreticisiyle söyleşiler yaparak bilgiler topladı. Bu bilgilere gerçekten paha biçilemez. Kendisine çok şey borçluyuz.

Daha sonra diğer müzeler açılmaya başladı. Son zamanlarda Gaziantep ve Antalya’da da müzeler açıldı. Bu arada Dr. Musa Albükrek dostumuzun Büyükada’da açtığı özel bir oyuncak ve maket müzesi var. Onu da anmak isterim. Türkiye’de yapılan her kültürel yatırım, açılan her sergi veya müze farkındalığı yükseltecektir. Hepsini çok yararlı görüyorum.

GB – Peki sen  bir müze açacak olsan, en çok öne çıkaracağın konu, durum ne olurdu?

CS – Bir müze açacak olsam Türk oyuncak sanayi hakkında ve ürettikleri oyuncaklarla ilgi derin bilgi vermek isterim.  Müzenin, Türk oyuncak sanayini anlatan zengin bir arşivi olmalı.

GB – Türk oyuncak sanayi ile ilgili elinde doküman var mı?

CS – Oyuncakla ilgili efemera çok çıkmıyor ama çıktığı zaman almaya çalışıyorum, Faturalar, zarflar, antetli kağıtlar, kartvizitler, fotoğraflar… Sadece oyuncak toplarsak bütünü göremeyiz. Bunun için efemera çok önemli. Çıktıkça toplamaya çalışıyorum.

GB –  Ülkemiz dışında oyuncak müzelerine gitme şansın oldu mu?  Bizimkilerle karşılaştırdığında neler düşünüyorsun.

CS – Sanayileşmesini tamamlamış olan ülkeler ürettikleri ürünleri saklamaya, tasnif etmeye ve ileriki kuşaklara aktarmaya çok önceden başlamışlar. Tabii bütün bu imkânlar sermaye ve kültür birikimi ile ilgili. Yurt dışında antika oyuncak satan dükkânlar dahi neredeyse müze olabilecek nitelik ve niceliğe sahip. Prensip olarak müzeleri birbiriyle karşılaştırmayı doğru bulmuyorum. Her bir müzenin ve serginin kendine göre güzellikleri ve anlamı var.

GB – Türk oyuncak sanayii deyince neler söyleye bilirsin?

CS – Evliya Çelebi Seyahatnamesinde 1635 de Eyüp’te 100 dükkânda 105 oyuncakçı olduğunu bildiriyor. 1917 de İstanbul’da seri olarak, teneke oyuncak üretildiğini biliyoruz.

Cumhuriyetin kuruluşundan sonra sanayileşme hamlesi oyuncak üreticilerini de etkilemiş. Yurdun çeşitli yerlerinde açılan sanayi sergilerinde Oyuncak Sanayii diye sergi alanları ayrılmış. Artarak devam etmiş. Ancak ithalatın arttığı dönemlerde oyuncak üreticilerinin sıkıntıya girdiklerini biliyoruz. 1980’lerin başında oyuncak sanayi çok iyi bir aşamadaydı. Çok fazla sayıda üretici binlerce çalışan vardı. Türkiye ihracat da yapıyordu.

1980’deki 24 Ocak ekonomik kararlarından sonra birçok sektör gibi oyuncak sanayi de büyük darbeler yedi. Kademe kademe çekildiler ve ne yazık ki kayboldular. Günümüzde çok az sayıda yerli üretici ayakta kalabildi. Artık çocuklar ancak yurtdışından ithal ettiğimiz oyuncaklarla oynayabiliyorlar. Onların kahramanları  ithal.

Bu arada bir konuyu özellikle belirtmek isterim. Bazen, söz konusu yerli oyuncakların, kopya olduğu söyleniyor ve küçümsenmeye çalışılıyor. Hiç akıldan çıkarmayalım ki dünyadaki tüm üretimler birbirinden bakarak yapılmış ve geliştirilmiştir. Eğer incelerseniz otomotiv sanayinde ve hatta uçak sanayinde bile ardı ardına değişik ülkelerde üretilen ürünler birbirine çok yakındır. İsteyen olursa çok somut örnekler verilebilirim.

Kısacası Türkiye’de ne Vecihi Hürkuş’un ve Nuri Demirağ’ın uçak fabrikaları ne de Şakir Zümre’nin ve Nuri Kıllıgil’in silah fabrikaları yaşatılamamıştır. Tabii ki bu durumdan oyuncak sanayii de payını aldı.

Bu özel fabrikaların yanında ne yazık ki; ülkemizde sanayii kuran Sümerbanklar Sekalar bile yok oldu. Bizlerin görevi bu bilgileri toplamak ve ileriki kuşaklara aktarmak olmalıdır.

GB – Türk oyuncak sanayiinden bir iki isim verir misin?

 CS – Dündar, Afacan, Alasya, Gürel, Nekur (Nevzat Kurt), Sevin, Hilmar , Hubar, Çakar vs.

GB –Eğlenceli ama daha da fazla düşündürücü bir röportajdı benim için. Sana çok teşekkür ediyorum.  Gönlüne sağlık!

http://www.kolektomani.com/bir-oyuncak-tutkunu-cumhur-sonmez

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam83
Toplam Ziyaret1185830
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Hava Durumu
Saat